Orta Avrupa Gezisi "Viyana"



Schönbrun Sarayı, Viyana, AVUSTURYA


VİYANA

Türkiye’de Viyana denilince ilk akla gelen şanlı Osmanlı tarihi olur. Şanlı tarihimizde Batı’nın “Magnificient” yani “Muhteşem” Süleyman dediği padişahımız ve onun meydanların tozunu attırdığı zamanlardır. Öyle ki Mohaç muharebesinden sonra Avrupa içlerine kadar ilerleyen Osmanlı ordusu, karşısında savaşacak ordu bulamamıştır çünkü Osmanlının ileri savaş teknikleri öylesine nam salmıştır ki hiçbir ordu karşısına çıkmaya cesaret edememiştir. Bu büyük başarılar Osmanlının bile tahminlerinin ötesindedir. Başarısı karşısında kendisi bile şaşkınlığa düşen Osmanlı ordusu ilerlemeye devam etmiş ve soluğu Viyana kapısında almıştır.

II. Viyana kuşatması, birincisi kadar memnuniyetle hatırladığımız bir tarihi vaka değildir. İki kuşatmada da Viyana alınamamıştır ancak II. Viyana kuşatması önemli bir dönüm noktası olmuştur. Merzifonlu Kara Mustafa Paşa bu başarısızlığını başıyla ödemiştir. Kuşatmanın sonrasında imzalanan Karlofça Antlaşması ise ilk büyük toprak kaybımız olmuştur. Hatta bu kez İstanbul’da panik havası yaşanmış, İstanbul ahalisi sanki bu toprakları vermesek devlet yıkılacakmış korkusuna kapılmıştır. Avrupalıysa Osmanlı’nın yenilebileceğine kanaat getirmiş ve Osmanlıyı Balkanlardan atma fikri canlanmıştır. Osmanlıya karşı korkusu azalan Viyanalılar bu kez Türk kültürünü yakından incelemeye, yaşamlarına ve sanatlarına Türk öğelerini katmaya başlamıştır. Siyasi alandaki başarısızlık kültürel etkileşime vesile olmuştur.
Şehre girdiğinizde Viyana’nın kendine özgü o mistik, birazda kasvetli havası insanın tüm benliğini sarmaya başlar. Arnavut kaldırımlı taşlardan yürürken, tarihin kokusu başınızı döndürüp, her an karşınıza soylu dükler, baronlar, kabarık etekli baronezler çıkacakmış hissine kapılırsınız.

Viyana, çeşitli isimlerle anılan tam 23 bölgeden oluşuyor. Şehrin tam merkezi, 1.Viyana –InnereStad-, Franz Joseph’in yaptırdığı çevre yolu ‘Ring’ diye adlandırılmış yolla çevreleniyor. Sol tarafınızda 1869’da Mozart’ın Don Juan’nıyla açılan muhteşem Opera Binası yükselmektedir. Opera binası Ring meydanında tamamlanan ilk bina olma özelliğini taşıyor, fakat ikinci dünya savaşında aldığı hasar nedeniyle tekrar onarılmak zorunda kalmıştır. Opera; yılın her son perşembesinde düzenlenen dünyaca ünlü balo karnavalı ile Viyana’ya göz kamaştırıcı bin bir ışık katıyor.

Viyana, tarihî eserleriyle, büyük meydanlarıyla, mükemmel parklarıyla, temiz caddeleriyle ve şehri yer yer süsleyen çiçek alanlarıyla insanı ürperten bir güzelliğe sahip! Viyana’nın iki büyük caddesi üzerinde, bazen yüz yıllık, bazen iki yüz elli-üç yüz yıllık bir yüzle yükselen binalar, İstanbul’daki bütün tarihî eserlerin sayısı kadar. Şehirde iki- üç gökdelenden başka yüksek bina yok. Evler en çok altı-yedi katlı. Mülk sahipleri evlerinin ön ve arka cephelerini korumak şartıyla, ancak iç plânlarında değişiklik yapmak hakkına sahip. Kısacası Viyana'nın kendisi yaşayan bir tarih. Ben de bu turda rehberlik yaparken “Kansav sen en çok hangi şehri seviyorsun ?” diye soranlara… Viyana yaşamak isteyeceğim bir şehir cevabını veriyorum.

Viyana yaşam tarzı itibarıyla da çok özel bir şehirdir. Şehirde nostalji ve kibarlık rüzgarları esiyor. Bu yüzden Viyana’da gezmek, görmek, yemek, içmek ayrı birer keyiftir. Örneğin şinitzel, kahve ve kek dendiğinde akla gelen ilk şehirdir. Dünyanın pek çok yerinde rastlayabileceğiniz ve hemen hemen herkesin damak tadına çok rahat uyabilen bu üç tadın Viyana'da neden bu kadar güzel ve özel yapıldığı düşündürüyor insanı. Bazı özel restoranların şinitzelden başka bir şey satmamaları, şinitzelin tadına tat katmanın yeni yolarını bulmalarını sağlamaz mı? Belki de şinitzelin içine katmış oldukları hardal ve Hindistan cevizindedir sır. Kahveye gelince; kahveyi özel yapan, içine konulan malzemeden çok yapımında kahvenin kıvamının ve karışımının nasıl ayarlanacağını bilmektir.

            Yukarıda genel özellikleriyle tanıttığımız Viyana, tarihi ve turistik yapılar bakımından oldukça zengindir. Şehri daha iyi gezebilmek için Budapeşte kısmında olduğu gibi bölümlere ayırmak şehri tanımamızı çok daha kolaylaştıracaktır.
Ring – halka manasına gelir- caddesinin içinde kalan bölgeye İnnerestad yani İç Kent denir. İç Kent iki bölgeden oluşur: Stephansdom ve Hofburg. Viyana’yı gezmeye buralardan başlamak gerekir çünkü kentin tarihi burada nefes alıp vermektedir.


Stephansdom Meydanı, Viyana



VİYANA, STEPHANSDOM SEMTİ

Stephansdom semti adını sekiz yüz yıllık St. Stephen Katedrali’nden alır. Bu bölgenin dolambaçlı sokaklarında ve buram buram tarih kokan meydanlarında dolaşırken şehrin büyüleyici atmosferine kapılırsınız. Şehrin tarihi öyle eskilere dayanır ki sekiz yüz yıllık kilise sizi yanıltmasın. İkinci dünya savaşından sonra yapılan kazılar sonucu iki bin yıl öncesinden kalma bir Roma garnizonu ortaya çıkartılmıştır. Ruprechtskirche’nin Romanesk kemerlerinden Stephan-platz’daki görkemli Haas Haus’un çelik camlarına kadar insanlık tarihinin geçirdiği her çağı burada görebilirsiniz.

VİYANA, STEPHANSDOM
Avusturya’nın başkenti Viyana pek çok tarihi anıtla süslüdür. Bunlar içinde en çok dikkati çekenlerden biri Saint-Stephen katedralidir. Şehrin iç bölümünde yer alan bu katedrale Avusturyalılar Stephansdom derler.
Birçok defa tahribat gören, ama her seferinde aslına çok uygun şekilde tamir edilen ünlü Saint-Stephen katedrali 137 metre yüksekliğindeki kulesiyle gotik mimarinin en muhteşem örneklerinden biridir. Avusturya’nın en büyük katedrali olma özelliğini taşıyan Stephandom’un kulelerinden bir tanesi Osmanlının Viyana’yı kuşatması sırasında yıkılmış. Yıkılan kısım tamir edilmiş fakat diğer kule kadar büyük yapılmamıştır. İçerisinde kuşatma zamanından kalma bir top hala duvarda durmaktadır.Bu yüksek kulenin tepesinden şehrin bütünü ve epey uzaklara kadar kırlar ve köyler görülür. Napoleon’un askerleri bu kuleyi gözetleme yeri olarak kullanmışlardır.
Kilisenin orta kapısına dev kapısı denir. Buna sebep inşaat sırasında burada çok iri bir baldır kemiğinin bulunmuş olmasıdır. Baldır kemiği bu uzunlukta olan bir insanın boyu hesaplandığında ortaya çıkan sonuç gerçekten devasadır. Kemik uzun zaman kapının kanadı üzerinde asılı kalmıştır ama esrarengiz dev adam efsanesi yıkıldıktan, yani kemiğin insana değil tarih öncesi devirlerde yaşamış bir mamuta ait olduğu anlaşıldıktan sonra kemik yerinden kaldırılmıştır.
Bugün, Stephansdom katedrali heybetli ve ihtişamlı görünümüyle ziyaretçileri hayran bırakmaktadır.
Katedralin etrafını dolaştığınızda bir köşede göreceğiniz bir heykel dikkatinizi çeker. Burada yerde yatan bir insan ve üzerinde onu yere sermiş biri vardır. Yerde yatan kafası kel ve kafasının tam ortasında uzun kuyruğu olan insanın elindeki bayrağın topuzunda bulunan hilal bu kişinin Osmanlı askeri olduğuna işaret eder. Osmanlının Viyana önlerine kadar gelişini ve aylar süren kuşatmada şehre saldığı korkuyu unutmamış olan Viyanalı bu heykelle zedelenen gururunu tamir etmektedir. 



VİYANA, SCHÖNBRUNN SARAYI

Viyana’da en çok ziyaret edilen yerlerden biridir, Schönbrunn Sarayı. İçeri girmeden önce bilet alırsınız ve aldığınız bilette içeri girebileceğiniz saat yazar. Giriş sırasının size gelmesi için birkaç saat beklemeniz gerekebilir. Ancak bu bekleyiş öyle kuru kuru bir bekleyiş olmaz. O arada, sarayın bahçelerini gezebilirsiniz. Mevsim baharsa, bir çiçek bayramına tanık olacaksınız.



Maria Theresia döneminde saray, en parlak dönemini yaşamıştır. Maria Theresia, Avusturya’nın en ünlü kadın hükümdarlarındandır. Ayrıca Fransa’ya gelin giden kızı “ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler” lafı ile dünya çapında ancak pek de hoş olmayan bir üne kavuşmuştur. Avusturya prensesi ve Fransa kraliçesi olan Maria Antonia’nın sonu ise maalesef giyotin olmuştur.
Saraydan bahsetmeye devam edecek olursak; sarayın ana binasının arkasında uzanan dev bir bahçesi vardır. Bu bahçeye usta ellerden çıkma heykeller ustaca yerleştirilmiştir. Bu heykeller kışın korunmak için sarıp sarmalanır ne de olsa üzerlerinde ya hiç giysi yoktur ya da yazlık giysilere bürünmüşlerdir.
Odalardan biri de Napolyon Viyana’dayken oğlu tarafından kullanılmış. Ancak odanın hüzünlü bir yanı var çünkü Napolyon’un oğlu buradayken hastalanmış ve iyileşemeyerek hayata gözlerini bu oda da yummuş.
Saraya karşıdan bakıldığında, birinci kata gelen yerin tam ortasında büyük bir galeri var, oldukça ihtişamlı bu oda da ikinci dünya savaşı sırasında Viyana’ya atılan bombalardan payına düşeni almış. Saraya gelen bir bomba çatı katını delip binanın içine düşmüş patlamamasına rağmen bütün tavan resimlerini dökmüş. Şu an sarayda sergilenen saray resimleri orijinallerinin aynısı ancak savaştan sonra yapılmış.
Sarayın bahçesindeki çiçekler için sol tarafta geniş bir sera var. Çiçekler tamamen açıp renklerini alınca bir anda bütün bahçeye yerleştiriliyorlar. Ortaya muhteşem bir görüntü çıkıyor. Anlayacağınız Schönbrunn Sarayı yazın da kışın da çok güzel.
Arka bahçenin sonunda, tepede Gloriette şeklinde kışlık bahçe "evi" var, zamanında burada konserler verilirmiş. Şu an içinde güzel bir kafe var, sarayı yukardan gören manzarası ile çok hoş zaman geçirebileceğiniz bir mekân ve özellikle "Sisi kahvaltisi" ile oldukça talep görüyor. Sisi daha önce de bahsettiğimiz gibi Avusturya’nın yapılmış en büyük reklamıdır. Sisi, Schönbrunn Sarayı’nda çok fazla bulunmamış olmasına rağmen burada da ön plana çıkıyor.
tan bir güzellik hastası olan Sisi’nin Schönbrunn Sarayı’nda da sabah sporu için kullandığı spor aletleri var. Sisi’yle ilgili başka bir söylenti de şöyle: Sisi’nin sabah kalkıp meşhur ihtişamına kavuşması dört saat sürüyormuş.

Schönbrunn Sarayı’nın bir diğer meşhur yanı ise Hayvanat Bahçesidir. 1752’de kurulmuş olan bu yer dünyanın en eski hayvanat bahçesidir. Eğer sarayı gezmeye gelip de, buraya bir- iki saat ayırmazsanız gerçekten yazık olur. Hele son eklenen yağmur ormanı, sulatı tüneli, fil evi ile iyice güzelleşmiş vaziyette. Belli saatlerde, hayvanların beslenmelerini izlemek de mümkün, bunlar içinde fok balıkları en rağbet göreni.

Gün geçtikçe pek çok hayvanın sayısı azalıyor kimilerininse nesli tükeniyor. Schönbrunn Hayvanat bahçesinde korumaya alınmış değerli hayvanların doğum yapması şehirde büyük bir sevinç yaratıyor. Bu tür haberler reklam panoları yardımı ile Viyanalılara duyuruluyor ve ilgilenenler de doğumu izleyebiliyorlar. Viyana gerçekten hayvan sevgisi sahibi insanlarla dolu bir şehirdir.
Hayvanat bahçesinde gece turları da var, gece aktif hayvanları görmek için, özel dürbünlerle de dolaşabiliyorsunuz.


Wien, Austria
Hundertwasser House Viyana, Avusturya


VİYANA, Hundertwasser Evi

Viyana’da turistlerin en çok ilgisini çeken yerlerden biri de Hunderwasserhaus yani Hundertwasser Evi’dir. Bu ilginç apartmanın mimarı, Avusturyalı sanatçı Friendensreich Hundertwasser’dir. Eser adını mimarının soyadından alır. “Hundertwasser”’ın kelime anlamı “yüz sular”dır. Bu nedenle bu yapı Yüz Sular Evi olarak da anılmaktadır ancak doğrusu mimarın soyadı yani özel ad olduğu için tercüme etmeden olduğu gibi kullanmaktır.
Hundertwasser Evi’nin tam adresi Landstrasse (Land Caddesi), Kegelgasse (Kegel sokağı) No:34-38 arasıdır. Birçok ilginç unsurla bezeli bu sanat evi Viyana Belediye’sinin 1983-1986 yıllarında yaptığı belediye evinden farklıdır. Tekdüzeliğe, sanat değeri ve özgünlüğü olmayan mimariye isyanı sembolize eden bu yapının hiçbir yerinde düz öğe kullanılmamıştır. Viyana’nın turistik yerleri dendiğinde sık sık karşılaştığınız fotoğraflarda da gördüğünüz gibi dış yüzeyi rengârenktir. Bir apartmanda pek de düşünülemeyecek ilginç kubbesi yapıyı çok ilginç kılmaktadır.


Friedensreich Hundertwasser sanatının özgünlüğünü şöyle açıklamıştır: "Ressam özgür olmak istediği evler ve mimariler hayal eder ve bunları da gerçekleştirir."
Her güzel olan yapıtta olduğu gibi bu binanın da kullanılmış olan yumuşak malzemelerden dolayı geniş ve büyük paralar isteyen tadilata ihtiyacı vardır. Bu yönde belediye tarafından çalışmalar sürmektedir.